Uygarlıkların Batışı
Amin Maalouf

1949 yılında Lübnan’da doğan yazarın 2019 yılında yayımlanan kitabı…
Deneme türünde yazılan kitap, Maalouf’un yaşadıklarıyla ve gözlemleriyle, doğup büyüdüğü coğrafyanın yakın tarihine ışık tutuyor.
Yazar, Levant Bölgesi (Doğu Akdeniz) dünyasında doğduğunu yazarak, bölgesinin ne olduğu tanımlamış; “Bazı kitaplarda Levant’tan söz edildiğinde, tarihi belirsiz, coğrafyası ise değişken kalıyor – İskenderiye’den Beyrut, Trablusşam, Halep veya İzmir’e ve Bağdat’tan Musul, İstanbul, Selanik, Odesa veya Saraybosna’ya kadar uzanan, hepsi değil ama çoğu kıyıda yer alan bir ticari kentler kümesi.”
Okunması gereken bir kitap. En başta, yazar çok kıymetli, tanık oldukları, yaşadıkları özetle aktaracakları kıymetli, sürükleyici, doyurucu, bilgilendirici…
Yazarın, onun gibi değerli insanları dünyaya kazandıran coğrafya ve kültüre, bugünkü bakışı oldukça karamsar algılanıyor yazdıklarından… Kitabın sonuna doğru, yazarın üslubunda, (döneminde yaşanan olaylara ve kişilere), farklılık hissediliyor. Herşeye rağmen, kişilere ve olaylara hakkını teslim etmeye mi çalışıyor, konulara objektif yaklaşmaya mı gayret ediyor demek doğru olur bilemiyorum. Bu, okurken hissettiğim bir şey oldu. Herşeye rağmen tarihe ‘olduğu gibi’ bakma gayreti. (‘Herşeye rağmen’, çünkü yaşadıkları olumsuzluklara sebep olan otoritelere karşı benimsenen dil önemli diye düşünüyorum.)
Hayal kırıklıklarından bahsediyor, insanlık ile ilgili umutsuz varsayımlarından… Yazarın, geçmişe bakarak, siyasi kavramları ile, şöyle olsaydı daha iyi olmaz mıydı gibi soru ve denemelerine tanık oluyoruz. Zaman zaman kendisinden ders dinliyormuşum gibi hissettiğimi de eklemek istiyorum. Keyifli bir okumaydı.
Son olarak, kitabın ruhuna uygun olduğunu düşündüğüm bir kelime ekleyeceğim; Keşke,
(ve cümlenin devamı)
Dünyayı anlamıza yardımcı olacak insanların sayısını artırabilecek fırsatlar daha iyi değerlendirilebilseymiş.
Herşeye rağmen; umutlu olmak için, umutsuz olmaktan daha çok ve geçerli sebeplerimiz var.