İslamiyetten Önce Türkler
Erol İ. Yorulmazoğlu
- Dil ve kültür insan topluluklarını bir arada tutan konular.
Türk dilinin tarihi ile ilgili çarpıcı bir bilgi:
“Dilsel olarak ön-Türkçe’nin M.Ö. 3000-500 yıllarında konuşulduğuna inanılmaktadır. 8. Yüzyılda Göktürk yazıtları yazıldığında, günümüz Fransızcası daha ortaya çıkmamıştı. Kaşgarlı Mahmut, 11. Yüzyılda ilk Türkçe sözlüğü yazdığında Rusların edebi eserleri yoktu.”
Dil ile ilgili bir diğer ilginç bilgi:
“Eski göçebe geleneğe göre gök (mavi) doğuyu, kızıl (kırmızı) güneyi, ak (beyaz) batıyı, kara (siyah) kuzeyi temsil etmekteydi.”
Çin’de yaşayan insan topluluğu Hunlardan etkilenmişti:
“Kayıtlara göre Çinliler, Hunların askeri cesaretlerinden ve toplumlarındaki cinsiyetlerin genel eşitliğinden etkilenmişlerdi. Buna karşılık Çinliler erkek egemen bir topluma sahipti.”
“Hunlar, her iki tarafın da birbirlerine karşılıklı saygıları nedeniyle, halk ve soylular arasında çok az ayrımın olduğu eşitlikçi bir topluma sahipti.”
Farklı kültürlere hoşgörü geleneği Asya Hunlarında da var.
İran’ın kültürel gelişiminde Türklerin değer veren, saygılı yaklaşımlarının katkısı olduğu da kitap da yer almaktadır.
Hun İmparatorluğu:
“Türk tarihi resmi olarak Büyük Hun İmparatorluğu’nun M.Ö. 209 yılında kurulmasıyla başlamıştır.”
“Hun ordusunun ayırıcı özelliği atlı okçularıydı.”
“Sima Qian (Çin tarihçi) Hunları tanımlarken, askeri yeteneklerinin doğuştan gelen yaşamlarının ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtmiştir.”
‘Öylesine’ duyulunca, gerçekliğinden farklı anlaşılmaya uygun bir bilgiyi şöyle bırakalım:
“Eski Türklerde doğa kökenli ‘kültler’ bulunmaktaydı; Batı’da bulunan dine dayalı kültler gibi Türkler doğadaki hiçbir varlığa tapınmamışlardır. Yani kült kavramı içerisinde dağ, ağaç, su, toprak gibi hiçbir varlığa Tanrı gözüyle bakılmamış ama kutsal kabul edilmişlerdir.”
Şarkı söylemeyen tarkanlar /biraz da şaşkınlık/:
“Müslümanlık öncesi Türk ordularında generaller tarkan unvanıyla biliniyordu.”
Avrupa’nın kapılarına bir Osmanlı padişahından önce başkaları gitmişti:
“Türklerin Avrupa tarihine girişleri, Osmanlı Türklerinin dünya sahnesine çıkmasından bin yıldan çok daha önce başlamıştır.
4. yüzyılında sonlarından başlayarak, Hun Türklerini, doğu Avrupa’nın kapısına getiren büyük Türk Göçü’nü, Avrupa’nın göç dönemi izlemiştir. Bu Türklerin, başta Gotlar olmak üzere Avrupa kavimleri zorla batı yönüne itmesi, onların Avrupa’nın içlerine doğru hareket etmelerine yol açtı. Bu durum M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun zayıflaması ve kalıcı olarak bölünmesiyle sonuçlanmıştır. Angıllar ve Saksonlar , Frenkler (günümüz Fransa’sına), Vandallar (günümüz İspanya’sına) ve Gotlar (Vizigotlar ve Ostrogotlar olarak günümüz İspanya’sına, İtalya’sına ve Yunanistan’ına) adlı Cermen kabilelerinin zorla tehciri, modern Avrupa demografisini şekillendirmeye yardımcı oldu. “
Diğer notlar:
- Kitabın giriş yazısında dünyanın bir bölümünün Türklere karşı ön yargılı olduğundan bahsedilmiş. Yazar kendi görüşlerine kitabın giriş yazısında bolca yer vermiş…
- Türkler göçebe yaşam tarzlarından dolayı yaşadıklarını yazmadıkları için, Türk tarihi genellikle Çin kaynaklarından okunmuş.
- Yoğurt Türklerin dünyaya kazandırdıkları arasında önemli yerdedir. Çoğu dilde de asıl adıyla bilinir durumdadır.
- At ile ilgili birçok bilgi/beceri ve atlı okçuluk Türklerin en iyi oldukları konulardanmış.
- Çin dilinde Hun, Hiung-nu olarak yazılmış. Çılgın köleler, öfkeli köleler gibi anlamlara geldiği iddia ediliyor.
- Arap tarihçi al-Jahiz, ‘9. Yüzyılda Yunanlar için bilim ne ise ve Çinliler için sanat ne ise Türkler için de savaş odur’ diye yazmıştır.
- Bir söz de bırakıp, konuyu burada noktalayalım:
‘Toprak bir milletin köküdür! Nasıl vazgeçebiliriz?’ Mo-tun (Mete)
-kitapta yazıldığı hali ile buraya not edilmiştir.-
Kitap çok fazla araştırma ve detaylı bilgi içeriyor.